A.SAHA İLE İLGİLİ FAKTÖRLERSaha ile
ilgili faktörleri, sahanın fiziki koşulları, zeminin özellikleri ve
aydınlatma durumu olmak üzere üç ana başlık altında incelemek mümkündür.
1.Sahanın fiziki koşullarının yarattığı riskler Yarışma
veya antrenmanın yapılacağı saha, zaman zaman fiziki koşullarından
kaynaklanan risklere sahiptir. Bu riskler elimine edilebileceği oranda
elimine edilmeli, elimine olanağı yok ise riskler göz önüne alınmalıdır.
Sahanın fiziki koşulları şu riskleri beraberinde getirir.
a.Sahanın açık veya kapalı olması Oyun
alanının açık veya kapalı olmasının getireceği riskler vardır. Açık
alanlarda yapılan sportif aktivitelerde sporcular öncelikle hava
koşullarının yol açacağı olumsuzluklardan etkilenirler. Aşırı sıcak,
aşırı soğuk, yağış gibi faktörler bunların bazılarıdır.
Kapalı alanlarda
antrenman yapan veya yarışan sporcular için ilk nokta alanını yeterli
derecede ısıtılması veya soğutulması konusudur. Salonun yetersiz
ısınması beraberinde çeşitli sağlık sorunlarını getirebileceği gibi,
yaralanma riski ve performans düşüklüğüne de yol açabilir.
Ayrıca sporcular
antrenmanları sırasında artmış olan vücut sıcaklarını azaltmak için kapı
önlerini tercih etmektedir. Bu kapı önleri gibi hava sirkülasyonunun
olduğu yerler, terli sporcular için soğuk algınlığı ve çeşitli
bölgelerinin tutulması gibi risklere yol açmaktadır. çok basit görünen
bu ve benzeri konuların antrenörün riskleri azaltmak için göz önüne
alması gereken konular olduğunu düşünüyoruz.
b.Emniyet mesafesi olmaması: Sporcular
oyun sahasının içinde aldıkları hızı zaman zaman frenleyememekte ve
sahanın dışına çıkmak zorunda kalmaktadır. İşte burada saha ve salonun
fiziksel koşulları gündeme gelmektedir. Eğer yeterli bir
frenleyebilme/yavaşlama alanı yok ise sporcu açık sahalarda tel
örgülere, salonlarda duvarlara çarpmak zorunda kalmaktadır.
Bu tip olaylara gerek
amatör yarışmalarda, gerek deplasmanlı lig düzeyindeki yarışmalarda,
gerekse salon atletizm yarışmalarında sık sık rastlamaktayız. İşte bu
noktada frenleyebilme/yavaşlama mesafesinin yokluğu hem performansı
düşürücü, hem de yaralanmayı artırıcı bir risk faktörü yaratır.
Ayrıca burada
yavaşlama/frenleyebilme için yeterli mesafenin temizliği ve düzgünlüğü
de önemli bir konudur. çünkü, genelde spor salonlarında sadece oyun
alanının temizliği yapılmakta, diğer alanlar gözardı edilmektedir.
c.Sahadaki diğer güvenlik önlemlerinin alınmaması Spor
alanının bulunduğu yerde, oyun alanının dışında kalan ve sporcular için
tehlike teşkil edecek yerler önceden belirlenmeli ve bu yerler
tehlikeyi ortadan kaldıracak veya minimalize edecek şekilde
örtülmelidir.
2.Zeminin yarattığı riskler ABDde
yapılan bir araştırmada bir profesyonel takımın yarışma sezonu boyunca
oyuncularının maruz kaldığı 60 yaralanma olayındaki dört temel nedenden
birinin zemin olduğu bulunmuştur. Bu nedenle zemin başlı başına bir risk
faktörüdür. Zeminde karşılaştığımız sorunları şu şeklide
sıralayabiliriz:
a. Zeminin düzgünlüğünü yitirmiş olması Burada
en önemli konu zeminin düzgünlüğüdür. Düzgünlüğünü yitirmiş zeminde
sporcular, adeta tuzaklara dolu bir alanda gibidir. Birçok açık saha,
sahanın üzerindeki yoğun sportif aktiviteden,hava koşullarının getirdiği
sorunlardan ve bakımsızlıktan, düzgünlüğünü yitirecek tehlikeli bir
zemin haline gelmektedir.
Salon sporlarında
zeminin düzgünlüğü, zaman zaman salon zeminlerinin bakımsızlığından
kaynaklanan çökmelerle veya su alımından kaynaklanan şişmelerle ortadan
kalkmaktadır.
Ayrıca bazı spor
dalları minder üzerinde yapılmaktadır. Burada minderin düzgünlüğünü
yitirmiş olması da aynı sorunu getirir. Sonuçta düzgünlüğünü yitirmiş
zeminde ortaya konacak performans düşmekte ve yaralanma riski
artmaktadır.
b.Zeminin stabilitesini (sabitliğini) yitirmiş olması Özellikle
spor salonlarında bakımsızlıktan veya yoğun sportif aktivitelerden
salon zeminini oluşturan materyallerde çökmeler, yerinden çıkmalar
olmakta, ayrıca minder üzerinde yapılan sporlarda da minderin içindeki
malzemeden kaynaklanan çökmeler veya şişmeler olabilmektedir. Bu da
beraberinde hareket eden (oynayan) alanları getirmektedir. Böylece
zeminin stabilitesi (sabitliği) ortadan kalkmaktadır. Ayrıca örneğin
kayak sporunda veya buz pateninde zeminin bazı bölgelerinin erimesi, o
pistin stabilitesini bozan bir faktördür.
Zeminin stabilitesini yukarıdaki nedenlerden ötürü yitirmesi, sporcunun performansını düşürücü ve yaralanma riskini yükseltici bir neden oluşturmaktadır.
Zeminin stabilitesini yukarıdaki nedenlerden ötürü yitirmesi, sporcunun performansını düşürücü ve yaralanma riskini yükseltici bir neden oluşturmaktadır.
c.Zeminin ıslak olması Açık
sahalarda en önemli nokta zeminin ıslak olmasının getireceği
tehlikedir. Aynı tehlikeler kapalı alanlar içinde minder üzerinde
yapılan sporlarda, zeminin çeşitli nedenlerle ıslanması bir tehlike
doğurur. Molalarda içilen sular, sporcuların yere tükürmeleri ve de
sporcuların yere düşmeleri sonucu terden oluşan ıslaklar bu tehlikelerin
bazılarıdır
Bu sorunlar,
ıslaklıkların anında paspaslanması ve temizlenmesi ile giderilmelidir.
Sorunların ortadan kalkmaması, sporcunun dengesinin bozulması, düşmesi,
kayması sonuçta performansının olumsuz yönde etkilenmesini ve yaralanma
riskini beraberinde getirir.
d. Zeminin donmuş olması Bu
sorun açık sahalarda görülür. Hava koşullarını bozulması sonucu, bazı
bölgelerde saha donmaktadır. Bu da başlı başına bir riski doğurur.
Donmuş zemin üzerinde sporcu, ortaya koyacağı performansı sergileyemez.
Performansı düşer, yaralanma riski artar.
e. Zeminin kirli olması Özellikle
takım sporlarının yapıldığı salonlarda, genelde saha zeminini temizliği
sadece oyun alanı içinde yapılmaktadır. Bu gözden kaçan konu, oyun
alanının hemen dışına çıkıldığında toz ve kirden oluşan kaygan bir zemin
oluşturmaktadır.
Bir de salonun içinde
oyun alanı ile bitişik ve genelde spor ayakkabısı dışında ayakkabılarla
dolaşan bölgeler, en pis ve tehlikeli bölgeleri oluşturmaktadır. Bu
noktada genel antrenmanın dışında, özel çalışma yapan bazı sporcular,
burada oyun alanı dışındaki alanları kullandığından, bu konu göz önüne
alınmalıdır. Bu etkenler göz önüne alınmazsa, sporcuyu düşen performans,
artan yaralanma riski bekler.
f. Zeminde yabancı madde bulunması Zeminde
yabancı madde bulunması veya yarışma sırasında sahaya atılan yabancı
maddelerin yaratacağı riskler unutulmamalıdır. Bu sporcunun ayağının
altına konmuş tuzaklar gibi onun kaymasına, dengesini yitirmesine yol
açacaktır. Kuşkusuz bunlar da sporcunun performansını olumsuz yönde
etkileyecek ve yaralanma olasılığını da artıracaktır.
3.Aydınlatma durumunun yarattığı riskler Gerek
açık sahalarda yapılan gece yarışmalarında, gerekse salonlarda yapılan
yarışmalarda sahanın yeterli derecede aydınlatılmaması bir risk taşır.
Ülkemiz özelinde özellikle devlet salonlarında antrenman için kiralanan
saatlerde ışıklandırmanın yeterli olduğunu söyleyemeyiz. Hatta birçok
yarışma da yetersiz ışıklandırma ile yapılmaktadır.
Yetersiz aydınlatma sporcunun performansını olumsuz yönde etkileyeceği gibi,kendisi ve çevresi için yaralanma riski oluşturabilecek faktörleri de tam olarak görememesine neden olur.
Ayrıca, gündüz yapılan yarışma veya antrenmanlarda da zaman zaman güneş ışığı bir risk faktörü oluşturur, sporcuların görmelerini ve görme açılarını kısıtlayabilmektedir.
Yetersiz aydınlatma sporcunun performansını olumsuz yönde etkileyeceği gibi,kendisi ve çevresi için yaralanma riski oluşturabilecek faktörleri de tam olarak görememesine neden olur.
Ayrıca, gündüz yapılan yarışma veya antrenmanlarda da zaman zaman güneş ışığı bir risk faktörü oluşturur, sporcuların görmelerini ve görme açılarını kısıtlayabilmektedir.
B.ARAç – GEREç İLE İLGİLİ FAKTÖRLER
1.Giysi Sporcu
için kullandığı spor giysisi büyük önem taşır. Giysinin vücuda
uygunluğu veya uygunsuzluğu bile onun performansını etkiler. Giysinin
ağırlığı, teri emme oranı, yapımında kullanılan kumaşın cinsi, giysinin
kesim tarzı, dikiş noktalarının vücudu rahatsız edip etmemesi, giysinin
vücuda uygunluğu hep göz önünde bulundurulması gereken noktalardır.
Ayrıca açık havada giyilecek ise giysinin renginin mevsime ve hava
durumuna uygun olması gerekir.
Sporcunun kendisine
uygun olmayan giysi, onun hareketlerini sınırlandıracağı gibi giyside
kullanılan malzemenin içeriği de hem performansını olumsuz yönde
etkileyen, hem de yaralanma riski yaratan bir faktörü oluşturur.
Bu noktada dünyada
spor giyim firmaları büyük rekabet halindedir. Ve her gün yeni bir ürün
dünya piyasasına sürülerek, adeta kullanılan sporcular üzerinde
denemektedir.
2.Ayakkabı Ayakkabı
bir sporcunun en önemli malzemesidir. Tüm dengesi, hareketliliği,
stabilitesi hep ona bağlıdır. Antrenman ve yarışma boyunca ayakkabının
üzerinde aktivitesini yapmaya çalışan sporcuda uygun olmayan
ayakkabı,olumsuz bir performans sergilemesine yol açabileceği gibi, onun
yaralanma riskini de yükseltir.
Bir spor
ayakkabısının genel özellikleri yapılan spor dalına göre değişiklikler
gösterir. Koşu ayakkabısının, salon ayakkabısının, futbol ayakkabısının
özellikleri hep değişiktir.
Sporcunun ayakkabı tipini belirlemekte temelde dört nokta göz önüne alınmalıdır:
1.Ayakkabı ile spor zemini arasındaki uyum.
2.Ayakkabının yapım şekli ve kompanetleri (bölümleri)
3.Ayakkabının büyüklüğü ve ayağa uygunluğu
4. Ayakkabı ile ayak arasındaki uyum
1.Ayakkabı ile spor zemini arasındaki uyum.
2.Ayakkabının yapım şekli ve kompanetleri (bölümleri)
3.Ayakkabının büyüklüğü ve ayağa uygunluğu
4. Ayakkabı ile ayak arasındaki uyum
Genel çizgileri ile bir spor ayakkabısında aranması gereken özellikler şunlardır:
1.Tabanı yeteri kadar
kalın ve sert yüzeylerde koşulduğu zaman sarsıntıyı emecek bir şekilde
yumuşak tabanlıkla desteklenmelidir.
2.Topuk baldır gerisindeki kaslara ve topuğa bağlanan achille (aşil) tendonuna aşırı yüklenmeyi engelleyecek şekilde hafif yüksek olmalıdır.
3.Ayakkabının arkası topuğu iyi kavrayacak şekilde yükseltilmiş olmalıdır.
4.Ayakkabı tabanında iç kavsi dolduran ve destekleyen bir ortopedik yastık olmalıdır.
5.İçine kalın ve pamuklu çorap giyildiğinde ayağı sıkmayacak ve ayak burnunu serbest bırakacak bir şekilde, gerekiyorsa bir numara büyük olmalıdır.
2.Topuk baldır gerisindeki kaslara ve topuğa bağlanan achille (aşil) tendonuna aşırı yüklenmeyi engelleyecek şekilde hafif yüksek olmalıdır.
3.Ayakkabının arkası topuğu iyi kavrayacak şekilde yükseltilmiş olmalıdır.
4.Ayakkabı tabanında iç kavsi dolduran ve destekleyen bir ortopedik yastık olmalıdır.
5.İçine kalın ve pamuklu çorap giyildiğinde ayağı sıkmayacak ve ayak burnunu serbest bırakacak bir şekilde, gerekiyorsa bir numara büyük olmalıdır.
Genel olarak bir koşu ayakkabısı ve bir salon ayakkabısının özellikleri üzerinde biraz daha ayrıntılı durmak istiyoruz.
SIPP (Spor Yaralanmaları Önleme Programı) temel kursunda iyi bir koşu ayakkabısının özellikleri aşağıdaki gibi sıralanmaktadır:
1. Ayak tabanı: Şoku
absorbe etme (emme) miktarı hesaplanmalı. Sert alanlarda koşu için daha
büyük şoku absorbe etme özelliği olmalı. Ağır sporcuların daha fazla şok
absorbesine ihtiyaç duydukları unutulmamalı. Ayak tabanının ön parçası
kolaylıkla yüzde 45 fleksibl olmalı.
2. Taban dışı: Koşu alanı ve ayakkabı arasında çekişi sağlamalı.
3. Ayakkabının burnu: Parmakları sıkmamalı ve yeterince fleksbil (esnek) olmalı.
4. Topuk: Ekstra şokların absorbesi (emmesi) için destekli olmalıdır.
5.Ayakkabının arkası: Ayakkabının en arkasında olan ve giyerken çekilen nokta achille (aşil) tendonuna baskı yapmamalı.
2. Taban dışı: Koşu alanı ve ayakkabı arasında çekişi sağlamalı.
3. Ayakkabının burnu: Parmakları sıkmamalı ve yeterince fleksbil (esnek) olmalı.
4. Topuk: Ekstra şokların absorbesi (emmesi) için destekli olmalıdır.
5.Ayakkabının arkası: Ayakkabının en arkasında olan ve giyerken çekilen nokta achille (aşil) tendonuna baskı yapmamalı.
İyi bir salon ayakkabısının özellikleri ise SIPP temel kursunda şöyle sıralanmıştır:
1.Oyun alanına uygun ayakkabı tabanı olmalı.
2.Ayak burnunun önünde tamponu olmalı.
3.Ayak burnunun önü esnek olmalı
4.Yanlara doğru kaymamalı, stabil olmalı
5.Zeminde iz bırakmamalı, zemini zedelememeli.
1.Oyun alanına uygun ayakkabı tabanı olmalı.
2.Ayak burnunun önünde tamponu olmalı.
3.Ayak burnunun önü esnek olmalı
4.Yanlara doğru kaymamalı, stabil olmalı
5.Zeminde iz bırakmamalı, zemini zedelememeli.
3.Ayakkabı bağı Antrenman
veya yarışma sırasında çözülen ayakkabı bağı da hem sporcu, hem de oyun
arkadaşları ve rakibi için bir risk yaratır. Üstüne basılması veya
sporcunun kendisinin diğer ayağı ile çözük bağa basması, rakibinin veya
takım arkadaşının ayakkabısına dolanması bir risk doğurur.
4. Top Yapılan
spor eğer bir takım oyunu ise oyunda kullanılan top da bir risk faktörü
taşır. Topun yeteri/alışılmış basınçtan daha fazla veya daha az
şişirilmiş olması beraberinde bir riski getirir. Burada öncelikle eğer
basketbol,. Voleybol, hentbol gibi el ile oynanan bir spor dalı söz
konusu ise parmaklar ve bilek; futbol ise ayak bileği/kafa ve boyun risk
altındadır. İşte bu nedenler düşük performans ve yüksek yaralanma riski
doğurabilir.
5.File Bazı
spor dallarında file/ağ bulunmaktadır. Futbol ve hentbolün kalelerinde,
basketbolün sepetinde, voleybolun direkleri arasında, teniste file/ağ
bulunur. Bu file/ağ yapılan spor aktivitesine göre çok ender de görülse
zaman zaman ellerin, parmakların veya ayakların takıldığı, burkulduğu,
zorlandığı ya da yaralandığı durumlara yol açar. Bu açıdan file/ağ çok
sık görülmese de bir yaralanma riski oluşturan faktördür.
6.Kale direkleri/direkler Bilindiği
gibi bazı spor dallarında kaleler bulurun. (Futbol ve hentbol gibi.)
Ayrıca örneğin futbolda korner direkleri bulunur. Bazı spor dallarında
da sahaları ayıran fileler bulunmaktadır. Bu fileler de direklere
bağlıdır. (Voleybol ve tenis gibi.) İşte bu direkler, yapılan spor
dalına göre sık görülmese de oyun sırasında çarpılabilecek ve bir
yaralanma riski yaratabilecek malzemelerden yapılıdır.
7.Aletlerin sabitliği Gerek
aletler kullanılarak yapılan spor dallarında, gerekse aletlerin
kullanıldığı bazı çalışmalarda, aletlerin sabitliğinin yitirilmiş olması
beraberinde bazı riskleri getirir.
Örneklemek gerekirse
aletli cimnastiğin yapıldığı asimetrik paralel, paralel, denge gibi
aletlerin sabitliğini yitirmesi sporcunun dengesini bozarak, istem dışı
bir hareket yapmasına neden olmakta, onun performansını olumsuz
etkilemekte ve de yaralanma riskini artırmaktadır. Ayrıca ağırlık
çalışmalarının yapıldığı serbest ağırlıkların üzerindeki ağırlıklar
sabitleyen aparatlar ile çeşitli ağırlık çalışmalarının yapıldığı
aletlerin sabitliğini yitirmesi de bir risk taşımaktadır. Bu konular
çalıştırıcı ve sporcular tarafından göz önüne alınmalıdır.
8.Koruyucu malzemeler Yapılan
spor dalına göre sporcular bazı koruyucu malzemeler kullanır. Bu
malzemelerin sporculara uygun ebatlarda olanlarının kullanılması
sporcunun yaralanma riskini azaltır. Spor dallarına göre dizlikler,
dirseklikler, dişlikler, göz koruyucular, tozluklar, bileklikler,
uylukluklar, baldırlıklar, başlıklar vb.
Gerek uygun olmayan
koruyucu kullanmak, gerekse koruyucu kullanılması gereken ortamlarda
onları kullanmamak, beraberinde hep performansı düşürücü, hem de
yaralanmaları davet edici bir riski getirir.
9.Taping (Bandaj) Sporculara
kurallarına uygun olarak yapılan bandaj başlı başına bir koruyucu
özellik taşır. Bilindiği gibi uzunca bir süre bandajlar sadece yaralanan
sporcuların, yaralanmalarını tedavi amacıyla kullanılırdı.
Artık günümüzde
yaralanma riskini azaltmak için birçok sporcu daha önceden o bölgede
yaralanma yaşasın yaşamasın bandaj yaptırmayı tercih ediyor. Bandaj hem
yaralanmadan koruyucu, hem de tedavi edici özelliğe sahiptir.
Burada en önemli konu
yapılan bandajın sağlıklı yapılması ve yaralanmamış bölgeleri veya
yaralanma riski olmayan bölgelerin fonksiyonlarını engellemeyecek
şekilde yapılmasıdır. Aksi kuşkusuz yaralanma riski ve hareket
kabiliyetinin azalmasına bağlı olarak performans düşüklüğü getirir.
C.OYUN (YARIŞMA) İLE İLGİLİ FAKTÖRLER
1.Sporcunun türü Burada
öncelikle etkili faktör, yapılan sporun temas sporu veya tamassız spor
olması ile bağlantılı olarak ortaya çıkabilecek sorunlardır. Temas
sporunda (basketbol, futbol, hentbol, güreş, boks vb) yaralanmaya yol
açıcı risklerin ortaya çıkma oranı; temassız sporlara (tenis,
masatenisi, yüzme, atletizm, jimnastik) oranla daha yüksektir. Bu
nedenle ilk risk yapılan sporun türü olmaktadır.
2.Takımın veya sporcunun durumu Takımın
oynadığı lig içindeki sıralaması yani durumu veya sporcunun katılacağı
yarışmadaki alacağı sonuca göre sıralamadaki durumu, önemine göre bir
risk faktörüdür.
Örneklersek küme
düşme konumuna gelmiş bir takımın oyuncularının, oynadığı son maçtaki
gerginlikleri ve bu yapı ile oyun içindeki davranışları çok önemli bir
riski gündeme getirir. Burada o psikolojik ortam içinde sporcuların
kuralları ihlalleri kendilerinin ve rakiplerinin yaralanma risklerini
artırır. Ayrıca o gergin ortam sergilemesi gereken performansı
sergiliyememesine de neden olabilir.
3.Sporcunun takım içindeki durumu Sporcunun
takım içinde oynadığı mevki, oynadığı süre ve ondan beklenenleri yerine
getirip getirememe yüzdesine göre davranışlarında değişiklikler oluşur.
Örneğin, zaman zaman
yeterli süre oyunda yer almadığına inanan sporcu, oyuna dahil olduğunda
oyun düzeni içinde yapmaması gereken bir hareketi yapmasına,vermemesi
gereken bir pası vermesine, kullanmaması gereken bir topu kullanmasına,
girmemesi gereken bir mücadeleye girmesine neden olur. Bu olumsuz
davranış şekli beraberinde ya takımın genel performansında bir düşmeye,
ya da sporcunun kendini yaralayıcı bir ortam yaratmasına yol açar.
4. Yedek oyuncu Takım
oyunlarında yedek oyuncu diye adlandırdığımız kenarda oturan oyuncular
genelde ne zaman oyuna dahil olacakları belli olmadıkları için, zaman
zaman yeterli ısınma yapmazlar. Veya vücutları oyun süresine bağlı
olarak soğuyabilir. İşte bu noktada, yedek oyuncuların oyuna dahil
olmaları onları bir risk altında bırakır. Hem düşük performans
sergilerler, hem de vücutları yaralanmaya açık bir haldedir. Bu nedenle
yedek oyuncular, ısınmayı iyi yapmalı ve de kenarda oturdukları sürece
vücut sıcaklıklarını muhafaza etmeye çalışmalıdır.
5.Yarışmanın düzeyi Sporcunun
yaptığı spor dalının düzeyi (amatör düzey, profesyonel düzey veya
yerel, ulusal düzey), doğal olarak gireceği yarışmanın veya yapacağı
antrenmanın düzeyini etkiler. Burada bir yerel yarışma ile bir ulusal
düzeydeki yarışmada genel olarak ortaya konulan performans farklı
düzeylerdedir. İşte bu noktada yarışmanın düzeyi arttıkça, sporcunun o
yarışma veya o yarışmalara hazırlık periyodundaki antrenmanlarda
karşılaşacağı riskler de artmaktadır.
Kuşkusuz bir amatör
yarışma için yapılan hazırlık ile profesyonel düzeydeki yarışma için
yapılan hazırlıklar ve yarışmanın kendileri ve rakipleri için yeni
risklerin doğmasına neden olur.
6.Hedefin degişmesi Sporcular
belirli bir sezon içinde, genelde belirli bir hedefe göre kendilerini
hazırlarlar. Bu hedefin beklenmedik şekilde değişmesi, küçülmesi
özellikle takım oyunlarında turnuva oynayan oyuncuları olumsuz yönde
etkiler. Şampiyonluğa endekslenmiş bir takımın, finale kalma şansını
yitirdiği günün arkasından oynayacağı üçüncülük dördüncülük maçına
zihinsel olarak hazırlığını yapmaması onun o maçta sergileyeceği
performansını olumsuz yönde etkiler. Bu tür maçlarda kızgınlağa bağlı
hareketler de sporcuların yaralanma risklerinin artmasına neden olur.
Burada en büyük görev yönetici ve çalıştırıcılara düşmektedir.
Hedefin değişebileceği sporculara anlatılmalı ve sporcuların bir an önce yeni hedefe yönelmelerine yardımcı olunmalıdır.
7.Oyun kuralları, düzenlemeler Sporcunun
risk altında kalacağı durumlardan biri de oyun kurallarıdır. Oyun
kurallarının yeteri derecede uygulanmaması, oyunun sertleşmesini ve
kural dışı hareketlerin artmasını getirir.
Bu da beraberinde
daha büyük bir yaralanma riskini ortaya koyar. Kuşkusuz, performansı da
olumsuz yönde etkiler. Literatüre bakıldığında sportif yaralanmalarının
yüzde 25inin kurallara aykırı davranıştan kaynaklandığı belirlenmiştir.
Ayrıca, ABDde yapılan
bir araştırmada bir sezon boyunca, bir takımın yaşadığı 60 spor
yaralanmasının dört temel nedeninden birinin kurallara uyulmaması olduğu
belirlenmiştir. Sonuçta bilindiği gibi kuralları uygulaması gereken
kişiler hakemdir.
8.Deplasman faktörü Deplasman
sporcular için başlı başına risk faktörü taşımaktadır. Bu olay
öncelikle yol yorgunluğu, farklı ve alışık olunmadık bir sahada
yarışmak, alışık olmadık bir yatak, alışık olmadık yemek, rakip takım
taraftarının etkisi başla başına deplasmanın getirdiği etkilerle ortaya
çıkmaktadır.
Yapılan bir araştırmada sporcuların deplasmanlarda şu ve benzeri sorunlarının ortaya çıktığı tespit edilmiştir:
1.Yorgunluk
2.Halsizlik
3.kulak, diş ve mide ağrısı
4.İshal
5.Nezle, burun akıntısı, gripal enfeksiyon
6.Bel ve adale ağrıları
1.Yorgunluk
2.Halsizlik
3.kulak, diş ve mide ağrısı
4.İshal
5.Nezle, burun akıntısı, gripal enfeksiyon
6.Bel ve adale ağrıları
9.Deneyim faktörü Genç
sporcular için deneyimsizlik başlı başına bir risk faktörü
taşımaktadır. Özellikle gençliğin verdiği dinamizm ile deneyimsiz
sporcular kendilerini fark etmeden antrenman veya yarışma içinde riske
atarlar. Bur risk zaman zaman onların veya arkadaşlarının yaralanmasına
yol açabilir. Ayrıca, deneyimsiz davranış tarzı, gereksiz enerji
harcanımını ve performans düşüklüğünü de beraberinde getirebiliri.
Yukarıda
deneyimsizlik faktörünün getirdiği dezavantajların dışında, deneyim
konusunda göz önüne alınması gereken bir başka nokta da yaşanan
deneyimin olumlu veya olumsuz sonuçlanmasıdır. Bir sporcunun olumlu
deneyimler yaşamış olması önemli bir avantajı beraberinde getirir. Spora
başladığından itibaren sporcuya verilen görevler, onun kapasitesine
uygun ise ve başarılarına temel oluşturmaktadır. Aksi taktirde sporcunun
antrenman ve yarışma deneyimi fazla olmasına rağmen bunlar genelde
başarısız deneyimler ise bir avantaj oluşturmazlar.
Özellikle spor
yaşantısının başlarında yaşanmış olan başarısız deneyimler birçok
yetenekli çocuğun spordan uzaklaşmasına neden olmaktadır.
10.Beklentiler faktörü Sporun,
spor yapmada belirli beklentileri vardır. Sporcunun bu beklentilerine
erişmiş olması veya erişme umudunun tamamen ortadan yok olması onun
ortaya koyacağı performansın tümünü sergilememesine neden olabilir. Bu
noktada gündemdeki risk, beklentiler faktörüdür. Özellikle yarışma
sonunda sporcunun elde edebileceği maddi ödüllerin veya sağlayacağı
prestijin çok yüksek olması, sporcuyu ne pahasına olursa olsun onu elde
etmeye yöneltebileceğinden; kendisini ye da rakibini riske atma oranı da
yükselmektedir. Diğer yandan sporcu kendinden beklenen görevi yerine
getirmede,başarılı olamayacağı inancında ise, bu durumda kendini veya
rakibini riske sokan davranışlarda bulunabilir.
D.SOSYAL FAKTÖRLER
Sporun toplumsal
yaşamdaki yeri ve itkileri büyüdükçe, sporcunun sosyal statüsü
değerlendikçe, sosyal ilişkilerinin çeşidi ve şekli de degişime
uğramaktadır. Sporcunun bir birey olarak sahip olduğu ailesel ve
eğitimsel ilişkilerinin yanı sıra sporcu olmasından doğan antrenör,
kulüp yönetimi, hakem, seyirci ve medyaya kadar uzanan sosyal ilişkileri
bulunmaktadır. Bunların her biri de yerine göre sporcunun performansını
olumlu ya da olumsuz etkilemektedir.
1.Ebeveyn faktörü Sporcuların
aileleri onların en büyük destekleyicileri olmalarına rağmen, zaman
zaman çeşitli nedenlerle hem yaralanmalarına yol açıcı risklerden biri,
hem de performanslarını düşürücü risklerden birisi olabilir. Sporcunun
medeni durumuna göre ebeveynleri, kardeşleri veya eşi ile çocukları aile
yaşantısında daha etkin durumdadır.
çocuklardan gerçek
dışı yüksek beklentiler duyulması, sporda sıklıkla hayal kırıklığı
yaratır. Onlar kendi kapasitelerine yakın, bir performans sergileseler
bile arzuladıkları hedefe ulaşamazlar. Spor yaşantısı olmamış aile zaman
zaman sporcu olan çocuklarından, yapamayacağının beklentisi içine girer
ve onu umutsuzca cesaretlendirir. Veya tam tersi,sporcu bir ailede olan
çocuk, kendisini kanıtlamak istercesine bir davranış içerisine
girebilir. çocuklar davranışlarını geliştirirken, ailelerinden
etkilenirler ve çevresel faktörlerin etkisinde kalırlar. Bu yüzden
ailelerin çocuklarına uygun olan sporları belirlemede ve özellikle
kazanma ve kaybetme hakkındaki uygun yorumları yapmada çocuklarına
yardımcı olmaları önemlidir. Diğer bir problem, yarışma sonrası
ailelerin davranışlarıdır. Ailelerin yarışma sonrası çocuklarına ne
söyledikleri, yarışma sırasında oluşabilen diğer olaylar gibi kazanma ve
kaybetmenin de her zaman olabileceğini anlamada gençlere yardımcı
olmaları önemlidir.
2.Eş faktörü Özellikle
başarılı sporcular düzenli bir yaşam sürmek amacıyla genelde erken
evlilik yaparlar. Bu noktada genç başarılı sporcunun eşi önemli faktör
oluşturur. Bazı sporcularda evlilik öncesi davranış ve kişilik
sergileyişleri ile evlilik sonrası davranış ve kişilik sergileyişleri
arasında farklılıklar görülür.
Kimi zaman olumlu
olan bu farklılıklar kimi zaman da sporcuyu bambaşka bir kişiliğe
dönüştürür. Sporcu zaman zaman özellikle eşinin kendisini etkilemesi ile
“takımda daha fazla yer alması, daha çok oynaması, diğer oyunculardan
daha iyi olduğu, takımdaki en iyi oyuncu olduğu, herkesin onun sırtından
para kazandığı” gibi saplantılara kapılır.
Bu da onunu takım
içindeki arkadaşlarına, antrenörüne ve yöneticilerine karşı farklı
davranışlar takınmasına yol açar. Buna benzer davranış şekilleri takımın
ahengini ve takım olma özelliğini bozup, takımın genel performansını
etkileyebileceği gibi, sporcunun takım içinde agresif (saldırgan)
davranmasına ve kendini yaralayıcı ortamı hazırlamasına da yol açabilir.
3.Coach faktörü Sporcu-coach
ilişkisi çok önemli bir konudur. Coachu ile yeterli diyalog kuramayan
sporcu, antrenman veya yarışmada bir tür “kendini kanıtlama arayışına”
girer. Bu arayış onun oyun düzeni içinde yapmaması gereken bir hareketi
yapmasına, vermemesi gereken bir pası vermesine, kullanmaması gereken
bir topu kullanmasına, girmemesi gereken bir mücadeleye girmesine neden
olur. Bu da beraberinde ya takımın genel performansında bir düşmeye, ya
da bir yaralanma, sakatlanma ortamı yaratmasına yol açar. Bu
diyalogsuzluk tam tersi etki de gösterebilir. Sporcu o anda antrenörüne
kızgınlığınla çok olumlu işlerde yapabilir.
Sporcular antrenörü
için değerli olduğunu hissetme ihtiyacı duyarlar. Antrenörün, onların
bir robot değil, bir insan olduğunu unutmamasını isterler. Sağlıklı
işleyen sporcu-coach ilişkisi başarının temelini oluşturur. Coach ile
sporcu arasındaki kişisel problemler, coachun başarılı olduğu halde bir
sporcuya takımda yer vermemesine veya bir sporcunun antrenörün başarılı
gözükmemesi için sahip olduğu performansını kullanmamasına kadar uzanan
sorunlara yol açabilir.
Ayrıca, coach değişimleri de sporcuları etkiler. Bu sporcuya göre olumlu veya olumsuz biçimde de olabilir.
Erkek antrenörlerle
çalışan bayan sporcularda özellikle sporcuların ergenlik döneminde
olması durumunda, duygusal bazı problemler yaşanması da olasıdır.
4.Hakem faktörü Sporcular
için hakem başlı başına bir faktördür. Özellikle takım oyunlarında
sporcuların en merak ettikleri konu o haftaki maçı kimin yöneteceğidir.
Sporcu maça, maçın hakeminin kim olduğunu bilerek çıkar. Bu da onlarda bir önyargı yaratır.
“Bu hakem iyidir. Bu
hakem her şeyi çalar. Eyvah, bu hakem bana geçen maçta da takılmıştı.
Yandık, bu hakem hep ev sahibi takımı deplasman takımını tutar.”
İşte, bu ve benzeri
saplantılar sporcunun yarışma ortamı içinde saldırgan bir davranış
sergilemesine yol açabilir. Bu davranış şekli de onun performansını tam
olarak sergileyememesine ve yaralanma riski doğurabilecek hareketleri
yapmasına neden olabilir.
Ayrıca hakemlerin
oyun kurallarını yeteri oranda uygulamaması da beraberinde, doğal olarak
oyunun sertleşmesini, sergilenen performansın düşmesini ve yaralanma
riskini artmasını getirir.
5.Medya faktörü Sporcu
genç yaşta medyada yer almaya başladıktan sonra kimilerinin kişiliğinde
bazı değişiklikler oluşur. Gündemde olduğu ve önemli olduğunu
hissetmeye başlar. Burada sporcunun önceki kişiliğinin sağlıklılığı veya
sağlıksızlığı onun medyada yer alış ile ilgili olarak kişiliğindeki
değişikliklerin, sağlıklı veya sağlıksız oluşu ile doğru orantılıdır.
Sağlıksız kişilikler
veya tam olgunlaşmamış kişilikler (genelde bilindiği gibi sporcular
başarı ve parayı genç yaşta yakalamaktadır) gerek takım içinde, gerekse
teknik kadro ve yöneticilere karşı davranışlarda bazı olumsuz
değişikliklere yol açabilir. Ayrıca basında yer alan haberlerin olumlu
veya olumsuz oluşuna bağlı olarak da sporcu kendisini zaman zaman
kanıtlama gereksinimi duyabilir.
İşte, böyle
ortamlarda sporcu gerek yaralanma riski doğurabilecek hareketler
yapabilmekte, gerekse takımın ve kendisinin performansını düşürebilecek
anlamsız hareketler yapabilmektedir. (Zamansız top kullanımı, zamansız
ve yanlış yönlere paslar, rakibe karşı sert girme vb.)
6.Para faktörü Sporcular,
sporu meslek olarak seçtiklerinde yaptıkları spor dalına ve başarı
oranlarına göre para kazanmaya başlarlar. Özellikle bazı spor dallarında
kazanılan bu para yüzbinlerce dolara ifade edilecek rakamlara
ulaşmaktadır.
İşte, çok genç yaşta
büyük rakamlar kazanmaya başlayan sporcuda yine kişiliğine bağlı bazı
değişik davranış şekilleri gelişebilmektedir. İşte, bu davranış
değişiklikleri sporcunun antrenman veya yarışma içinde hem yeterli
performansı sergilemesini engeller, hem de kendisi, arkadaşları ve de
rakipleri için risk yaratıcı bazı davranışları yapmasına yol açabilir.
Ayrıca, sporcuların
birbirlerinin ve rakip takım oyuncularının aldıkları paraları öğrenmesi
de onların kişiliklerine göre onları etkileyen bir faktördür.
Başlangıçtan itibaren
sporcularda dışsal motivasyon değil, içsel motivasyonun etkili olması
konusunda gerek antrenörlerin, gerekse ailelerin sporculara yardımcı
olması gerekir. İç başarıyı önemseyen sporcularda, dış başarı unsuru
olan para bir risk faktörü olmaktan çıkacaktır.
7.Eğitim ve kültür faktörü Sporcu
bir makine değildir. O bir insandır. Doğal olarak o sosyolojik,
psikolojik ve fizyolojik sacayağı üzerine kurulu bir yapıya sahiptir. Bu
yapının oluşumunda önemli etkenlerden biri de onun aldığı eğitim ve
kültürdür. Sporcunun eğitim ve kültür düzeyi, onun yaptığı işi kavrama
oranını, kendisinin yaptığı işten beklentilerinin ne olacağını e
kendinden ailesi, çevresi ve takımının neler beklediğinin farkına varma
oranını etkiler. Bu da doğal olarak onun ortaya koyacağı performansı ve
bu performansı ortaya koyarken aldığı riskleri minimalize veya
maksimalize eder.
Sporcunun performansını etkileyebilecek diğer bir problem de zaman planlamasındaki hatalar nedeniyle birtakım eğitim, öğretim
Sporcunun
performansını etkileyebilecek diğer bir problem de zaman planlamasındaki
hatalar nedeniyle birtakım eğitim, öğretim sorunları yaşamasıdır. Bir
yandan sporcun içinde kalma isteği ve buna bağlı olarak yoğun
antrenmanlar, deplasman yarışmaları, diğer yandan sporculuk yaşamı sona
erdiğinde eğitimsiz bir kişi durumunda kalmama kaygısıyla okul yaşamını
devam ettirme çabası, sporcunun hem sporda, hem de eğitiminde istenen
performansa ulaşmasını riske sokmaktadır. Bu durumda sporcunun öncelikle
zamanı etkili kullanma konusunda bilgilendirilmesi ve her ikisini de
iyi bir planlamayla başarabileceğine inanması gerekir.
Ayrıca, değişik
eğitim ve kültür düzeyindeki sporculardan oluşan bir takımda ortaya
çıkabilecek iletişim sorunları ve beklenti farklılıkları da takımın
başarısı için bir risk faktörü oluşturur.
8.Dil faktörü Dil
faktörü özellikle yabancı antrenör veya yabancı sporcuların bulunduğu
durumlarda söz konusudur. Yabancı antrenörün tercüme sorunu tam anlamı
ile çözümlenmemiş ise sahada yaptırmak istediklerinin,yapılmasından
doğan gerginlik, doğal olarak takımın ve sporcuların performansına
yansıyacaktır. Aynı sorun sporcuların çalıştırıcılarına anlatmak
istediklerini yeterli oranda tercüme edilememesi durumunda da ortaya
çıkar.
Tüm bunları dışında
takım oyunlarında yabancı oyuncular ile diğer oyuncular arasındaki
iletişimin eksikliği de olumsuz bir faktördür.
Ayrıca bu dil sorunu
yabancı oyuncuların, vücutlarından hissettikleri şikayetleri aktarmaya
çalıştıkları masör ve doktorlarda da söz konusu olmaktadır. Sporcunun
şikayetini tam anlamı ile aktarmaması onun sergileyeceği performansını
olumsuz yönde etkilemekte ve yaralanma riskini yükseltmektedir.
9.Yönetici faktörü Sporcular
için bir başka risk faktörü de yöneticilerdir. Yöneticilerin sporculara
karşı davranış şekilleri, sporcuların kişilikleri, deneyimleri,
eğitim-kültür düzeyleri ve yaşları oranında sporcuları farklı biçimlerde
etkiler.
Bir yarışma veya
antrenman öncesi yöneticinin gösterdiği tepki sergilediği tavır veya
söylediği sözler; o yarışma veya antrenman içerisinde sporcunun olumsuz
bir tavır sergilemesine, bireysel ve takı performansını olumsuz yönde
etkilemesine, kendisinin., arkadaşlarının veya rakiplerinin sağlığını
riske sokacak bir hareketi yapmasına neden olabilir.
Ayrıca yöneticinin
teknik kadroya, teknik konularda gereksiz müdahalesi ülkemizde yaşanan
sorunlardan biridir. Bu müdahalenin sporcular tarafından gözlenmesi de
bir olumsuzluktur. Bu beraberinde antrenöre duyulan “saygı”yı ve
“güveni” azaltacak bir faktördür.
10.Seyirci faktörü İnsan
organizmasının karmaşıklığı ve becerilerin kazanılmasında nelerin etkin
olduğu kesin olarak bilinmediği için, seyircinin sporcuyu nasıl ve
hangi yönde etkilediğini saptamak güçtür. Ancak seyircinin, yarışma
anında sporcunun yaşadığı sterse etki eden bir etken olduğu, strestin
derecesinin de öndeneyimleri ve göstermesi gereken görevin zorluk
derecesine göre değiştiği gözlenmiştir. Performans anında veya öncesi
seyircinin etkisini sporcu tarafından algılanması, sporcunun kişilik
yapısına bağlı olduğu gibi seyirciye karşı tepkisinin de ne olacağını
belirler. Bu bilgiler çerçevesinde sporcu için risk yaratan faktörlerden
birisinin de seyirci faktörü olduğunu söyleyebiliriz. Seyircinin gerek
sporcu veya takımın ev sahibi olduğu konumda ortaya koyduğu teşvik edici
veya yerici tavır, gerekse de deplasmanlarda ortaya koyacağı olumsuz
tezahürat sporcuyu etkileyen faktörlerden biridir. Burada hem olumlu
tezahürat, hem de olumsuz tezahürat sporcunun hem performansını, hem de
yaralanma riskini etkileyebilir.
Kimi sporcu bu tür
olaylardan hiç etkilenmezken, kimi sporcu kendi ve takım lehine veya
aleyhine yapılan tezahürattan, kaldıramayacağı bir baskının altına girip
olumsuz olarak etkilenebilir. Yarışma içinde elleri ve ayakları
titreyecek duruma gelebilir. Veya bunun tam tersi olup, yapamayacağı bir
hareketi yapmaya kalkabilir.
İşte bu noktada
seyircinin yaptığı tezahürat zaman zaman sporcunun olumsuz yönde
etkilenmesine de neden olabilir. Seyirci karşısında yapılan hazırlık
maçlarının artırılması ve zaman zaman antrenmanların seyirciye açık
olarak yapılması sporcuların seyirci karşısındaki etkilenme düzeyinin
riskini azaltabilir.
11.Süreli sözleşme
Sporcuların uzun
süreli veya kısa süreli sözleşmeleri onların kişiliklerine gore
performanslarını etkiler. Bu bazen çok olumlu, bazen de çok olumsuz
etkilere yol açabilir.
12.Kadro değişiklikleri
Oyuncu kadrosundaki
değişiklikler takımı etkileyen bir faktördür. Bu gerek gelen oyuncunun
kim olduğuna veya giden oyuncunun kim olduğuna, kişiliğine ve takıma
uyumuna bağlı olumlu veya olumsuz sonuçlar doğurabilir.
13.Belirsizlik durumu
Takımdaki gerek
oyuncu, gerek teknik kadro, gerek yönetimsel statüde, gerekse maç tarihi
, maç yeri gibi çeşitli belirsizlik durumları çoğu oyuncuyu olumsuz
yönde etkiler.
E.ANTRENMAN İLE İLGİLİ FAKTÖRLER
Antrenman dört
koşulda yaralanma riski doğurur. Bu koşullardan ilki yeterli ısınma
yapılmaması, ikincisi yanlış antrenman yapılması ve üçüncüsü sporcunun
sürantrene hale geldiği koşullarda ona yüklenmesidir. Dördüncü ve başlı
başına bir risk taşıyan konu ise bilinçsiz ve sistemsiz bir şekilde yapılan ağırlık antrenmanlarıdır. Şimdi bu koşulları sırası ile açmaya çalışalım:
1.Isınma (Warm-up) Sporcunun
yapacağı antrenman veya yarışma öncesi gerekli olan ısınmayı yapması
gerekmektedir. Yetersiz ve sağlıksız ısınma hem büyük bir yaralanma
riskini, hem de yetersiz bir performans ortaya konulmasını beraberinde
getirir.
Spor sahalarında üç
tip ısınma yapan sporcu grubu ile karşılaşırız. Kendi kendine ve sadece
kendine özgü hareketlerle ısınma yapan sporcu grubu, ikincisi gruplar
halinde ortak bir ısınma programını uygulayan sporcular grubu ve
üçüncüsü de bir antrenör nezaretinde ısınma yapan sporcular grubu.
Sporcular eğitim durumları, spor yaşları, profesyonellik anlayışları ve
performans düzeylerine göre ısınma olgusuna üç değişik gözle
bakmaktadır. Kimileri için ısınma periyodu, antrenman veya yarışmanın
başlangıcında antrenman sürecinde kaytarılacak bir periyottur. Kimi
sporcu için ısınma, antrenmanın veya yarışmanın en önemli ve en gerekli
parçasıdır. Kimi sporcu için ise ısınma, antrenman veya yarışma öncesi
işinin bir parçası olarak yapması gereken bir aktivitedir. Bu konuda
literatüre göz atıldığında, yapılan araştırmaların tümünde ısınmanın
sportif performansı olumlu yönde etkilediği görülmüştür.
Yeterli ısınma ile
gerek aerobik (oksijenli) enerji oluşumu,gerekse anaerobik (oksijensiz)
enerji oluşumu olumlu yönde etkilenir. Nöro-musküler (sinir-kas)
fonksiyonu açısından bakıldığında yeterli ısınma ile kas kuvvetinin
arttığı belirlenmiştir. Isınan kas daha fazla gerilebilir ve bunun
ötesinde daha süratli kasılabilir. Isınma sonucu kasın elastikiyeti
artar, daha büyük eklem amplitüdlerine de (hareket açısı) olanak sağlar.
Eklemlerin hareketi ısınma ile kolaylaşır. Ayrıca, ısınma ile hedefe
yöneliklilik ve hareketlerin koordinasyonu daha iyi hale gelir.
Genel anlamı ile
ısınma endürans (dayanaklılık), sürat, kuvvet, sıçrama, esneme yeteneği
gibi özellikleri arttırır. Aynı zamanda, ısınmanın sağlık açısından en
önemli etkenlerinden biri de ısınma ile kas, ligament ve tendon
yaralanmaları gibi sportif yaralanma risklerinin minimalize edilmesidir.
Bu nedenle kas bazında ısınmayı değerlendirdiğimizde genel olarak iki
temel etki görürüz:
a.Olayın profilaktik (yaralanma önleyici) etkisi,
b.Olayın performansı (işgücünü) artırıcı etkisi.
a.Olayın profilaktik (yaralanma önleyici) etkisi,
b.Olayın performansı (işgücünü) artırıcı etkisi.
Özet olarak spor
literatürü tarandığında yeterli sürede ve gerekli şekilde yapılmış
ısınmanın performans üzerine etkilerinin hep olumlu olduğu görülür (1,
5, 6, 35, 41, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 55, 63,). Isınmaya önem gösteren
ve ısınmanın öneminin bilincinde olan sporcu sayısı ülkemizde
sınırlıdır.
Birçok sporcu yeterli
ısınma yapmadan bir yaralanmayla karşılaştığında, ısınmanın önemini
fark eder. İşte bu deneyim arzulanmayan ama “deneme-yanılma” metodu ile
sporcuya ve takımına pahalıya mal olan bir deneyim arzulanmayan ama
“deneme-yanılma” metodu ili sporcuya v takımına pahalıya mal olan bir
deneyimdir.
Ayrıca, doğrudan
yapılan o antrenman veya yarışmayı etkilemese de bir fiziksel aktivite
sonrası, soğuma (wvarm-down) çalışması, bir sonraki fiziksel aktivite
için önem taşımaktadır. Soğuma fiziksel aktivitelerden sonra gözardı
etilmemesi gereken bir çalışmadır.
2. Yanlış antrenman Sporcuya
yanlış antrenman yaptırılması onun bir yaralanma riski altına girmesini
sağlar. Yoğun olan bölgelerin, aşırı zorlanması laktik asit ile
yorgunluğun sınırlarını zorlayan kaslarda çeşitli riskler doğurur.
Ayrıca, yine aşırı
yüklenilmiş bir sporcuda laktik asit düzeyi yükselmiş ve sınırlarını
aşmış ise sporcunun gerek koordinasoynu, gerek hedefleme yeteneği,
gerekse dikkati dağılmış demektir. Bu da yapacağı hareketlerde
dengesizliğe yol açıp performansını düşüreceği gibi yaralanma riskini de
davete yol açar.
Kuşkusuz burada
sözünü ettiğimiz konu bir antrenman içinde yaşanan, yanlış antrenman
konusudur. Antrenmanın yanlış periyotlanması, kuşkusuz varılmak istenen
hedeflerin sapmasına neden olur. Yanlış periyatlonan antrenman,
yakalanmak istenen performansı olumsuz yönde etkileyen bir faktördür.
3.Sürantrenman (Overtraining) Sporcuların
en korkulu rüyası, sürantrene konuma gelmelidir. Bu noktada
sürantrenman daha ziyade psişik olarak, antrenman periyodunun genelde
sonlarında doğru oluşan kronik (uzun süreli) bir yorgunluğun ifadesidir.
Burada kassal
faktörler olduğu gibi sinirsel ve psişik faktörler de etkindir.
Sürantrene durumundaki sporcuda görülen belirtiler şunlardır:
1.Sporcu huzursuz hale gelir.
2.çabuk yorulur
3.Baş ve sırt ağrılarından şikayet eder.
4.çok terleme olur
5.Nefes darlığı görülür
6.Düzensiz uyku durumu ortaya çıkar
7.Yarışma arzusu azalır
8.İştah azalır 9.Kilo kaybı gündeme gelebilir
10.Sabahları taşikardi görülür, yani nabız sayısı artar . 11.Sürantrene durumu olduğunda, antrenör mutlaka spor hekimi ile işbirliği yapmalıdır. Antrenmanların dozu iyi ayarlanmalı, öncelikle yoğunluk düşürülmeli, uyku düzene sokulmaya çalışılmalı, beslenmeye dikkat edilmeli, antrenmansezonu sporcu için cazip şekle getirilmelidir. Arada sırada program dışı izinler verilmeli veya değişik aktiviteler gündeme getirilmelidir. Burada en iyi ilaç antrenman sayısını azaltmak,belirli antrenmanları iptal etmektir. Bununla beraber değişik ortamlarda yürüyüş ve değişik aktiviteler yapılmalıdır. İşte, sporcunun böyle bir ortama yükseltmektedir.
1.Sporcu huzursuz hale gelir.
2.çabuk yorulur
3.Baş ve sırt ağrılarından şikayet eder.
4.çok terleme olur
5.Nefes darlığı görülür
6.Düzensiz uyku durumu ortaya çıkar
7.Yarışma arzusu azalır
8.İştah azalır 9.Kilo kaybı gündeme gelebilir
10.Sabahları taşikardi görülür, yani nabız sayısı artar . 11.Sürantrene durumu olduğunda, antrenör mutlaka spor hekimi ile işbirliği yapmalıdır. Antrenmanların dozu iyi ayarlanmalı, öncelikle yoğunluk düşürülmeli, uyku düzene sokulmaya çalışılmalı, beslenmeye dikkat edilmeli, antrenmansezonu sporcu için cazip şekle getirilmelidir. Arada sırada program dışı izinler verilmeli veya değişik aktiviteler gündeme getirilmelidir. Burada en iyi ilaç antrenman sayısını azaltmak,belirli antrenmanları iptal etmektir. Bununla beraber değişik ortamlarda yürüyüş ve değişik aktiviteler yapılmalıdır. İşte, sporcunun böyle bir ortama yükseltmektedir.
4.Ağırlık antrenmanlarıAğırlık
çalışmaları sırasında bazı noktalara dikkat edilmez ise sporcuların
yaralanma risklerinin artması söz konusudur. Bunların ilki ağırlık
çalışması öncesi mutlaka iyi bir ısınma ve stretching (irme) çalışması
yapılmalıdır. Genel ısınmanın dışında eğer özel bölgelere yönelik bir
ağırlık çalışması yapılacak ise o bölgeler de özel olarak ısıtılmalıdır.
çalışmalar sırasında
eğer serbest ağırlık ile çalışılıyorsa, ağırlık mutlaka vücuda yakın
tutulmalıdır. Serbest ağırlıkların bağlantı ve sıkıştırma yerleri, her
kaldırma öncesi kontrol edilmelidir. Ağırlık çalışmaları sırasında nefes
alma verme düzenli olarak yapılmalıdır. Ağırlık çalışmaları sırasında
sporcuların birbirlerine kesinlikle şaka yapmaları engellenmelidir. Bir
başka önemli nokta da ağırlık çalışmalarında uygulanan programın
amaçlanan hedeflere yönelik dizayn edilmesidir. Ağırlık çalışmalarında
bu noktalara dikkat edilmemesi hem hedeflenen performansa erişilmesini
engeller, hem de beraberinde yaralanma riski getirir.
F.çEVRE İLE İLGİLİ FAKTÖRLER
Antrenman veya
yarışmanın gerektirdiği bireysel ve çevresel koşullar ile antrenman
veya yarışmanın yapıldığı ortamın çevresel koşulların farklılık
göstermesi durumunda yaşananlar da sporcunun performansına etki eden
faktörler olarak karşımıza çıkmaktadır.
1.Circudian Ritm
İnsan vücudu 24 saatlik bir gün periyodu içinde pek çok fizyolojik ve psikolojik ritmler yaşar. Bu ritmlerin tümüne circudian ritm, adı verilir. Burada insan vücudunun nörö-müsküler (sinir-kas) koordinasyon, fiziksel çalışma kapasitesi (PWS-Physical work capacity), reaksiyon süresi (reaction time), kas dayanıklılığı, kavrama kuvveti, ana eklemlerdeki hareketlilik, vücut ısısı, kalp vurum sayısı, kan plazma volümü, oksijen kullanımı ve protein konsantrasyonu vb değerleri değişik ritmler içerisindedir. İnsan vücudunun bir günün 24 saati boyunca bir süre yüksek verim ve canlılık, başka bir süre de düşük verim ve yavaşlama gösteren üçyüzbinin üzerinde fizyolojik fonksiyonu olduğu bilinmektedir. Örneklenirse acil enerji kaynağı olan karaciğer glikojen deposu sabahın geç saatlerinde en yüksek düzeyindeyken, gecenin yarısına doğru da azalmaya başlar.
İnsan vücudu 24 saatlik bir gün periyodu içinde pek çok fizyolojik ve psikolojik ritmler yaşar. Bu ritmlerin tümüne circudian ritm, adı verilir. Burada insan vücudunun nörö-müsküler (sinir-kas) koordinasyon, fiziksel çalışma kapasitesi (PWS-Physical work capacity), reaksiyon süresi (reaction time), kas dayanıklılığı, kavrama kuvveti, ana eklemlerdeki hareketlilik, vücut ısısı, kalp vurum sayısı, kan plazma volümü, oksijen kullanımı ve protein konsantrasyonu vb değerleri değişik ritmler içerisindedir. İnsan vücudunun bir günün 24 saati boyunca bir süre yüksek verim ve canlılık, başka bir süre de düşük verim ve yavaşlama gösteren üçyüzbinin üzerinde fizyolojik fonksiyonu olduğu bilinmektedir. Örneklenirse acil enerji kaynağı olan karaciğer glikojen deposu sabahın geç saatlerinde en yüksek düzeyindeyken, gecenin yarısına doğru da azalmaya başlar.
Spor sırasında
vücudun adaptasyon için kas tonusu ve kuvvetine etki eden endokrin
sisteminde özel circudian ritmler de bulunur. Bunlardan bazılarını
örneklenmeye çalışarak; kortisol hormonu, her sabah uyandıktan sonra
maksimum düzeye çıkar ve akşam minimum düzeye iner. Yorgunlukta yakından
ilgili bir hormon olan melatonin, yemek yeme alışkanlıkları ile gece ve
gündüz siklusuna bağlı değişiklikler gösterir. Bu yüzden antrenmanın
veya yarışmanın yapılacağı saatlerdeki vücudun circudian ritmi
performans üzerinde olumlu veya olumsuz etkiye neden olur.
Saat farklarının
oluştuğu antrenman ve yarışma ortamlarında sporcular risk altına
girerler. Burada alışık olunmayan saatlerde yapılan antrenman ve
yarışmalarda performans düşüklüğü ve sakatlanma riski yükselmesi söz
konusudur. Bu nedenle antrenmanların yapıldığı saatler, yarışmanın
yapılacağı saatlere denk getirilmeye çalışılmalı ve böylece, vücudun o
saatteki circudian ritmine uyumu sağlanıp, riskler edilmemesi, sporcunun
düşük performans sergilemesine ve artan yaralanma riskine yol açar.
2.Jet lag (Zaman değişimi) Jet
lag genelde uzun süreli uçak yolculukları sonucu ortaya çıkan bir
durumdur. Burada belirli zaman farklılıkları olan bölgeler arasında yapılan
uçak yolculuğu sonrası ortaya çıkan fiziksel ve mental (zihinsel)
uyumsuzluk söz konusudur. Ani zaman değişimi içsel vücut ritmlerini
etkileyerek, karışıklık yaratır.
Özellikle doğu ve
batı yönünde uzun uçuşlar yapılmış ise uyuma ve uyanık olma siklusu
bozulur. Ve meydana gelen fizyolojik değişiklikler sonucu jet lag
oluşur, ve sonuçta yorgunluk, depresif duyguların oluşması, baş ağrısı,
konsantre olamama, iştah kaybı, uyku bozuklugu, kuvvet kaybı gibi
olumsuz belirtiler ortaya çıkar. Bunlar Jet lagın habercileridir.
Vücudun eski durumuna kavuşması ve eski ritmini yakalaması için uçuş
süresine bağlı olarak birkaç gün gerekebilir. Jet lag, bireyleri farklı
derecelerde ve farklı şekillerde etkiler. Bu etkilemede şu faktörler söz
konusudur: a. Yaş, b.Önceki uyku alışkanlığı, c.İçe/dışa dönük kişilik.
Burada uyum süresi uçuş yönüne ve süresine bağlıdır. Batı yönüne doğru
yapılan bir uçuş sonrası uyum, uçulan iki yer arasındaki saat farkının
yaklaşık yarısı kadar bir sürede sağlanabilir. Doğu yönüne doğru yapılan
uçuşta ise uyum, uçulan iki yer arasındaki saat farkının 1,5e bölümü
sonucu ortaya çıkan sürede gerçekleşir.
Kuzey veya güney
yönüne doğru yapılan uçuşlarda bu uyum. Kolaylıkla bir duş alınarak,
yemek yenilerek ve kısa bir uyku ile sağlanır. Bu nedenle ülkemiz
koşullarını değerlendirdiğimizde Amerikadan gelen oyuncularda bu konu
göz önüne alınmalıdır. Onların uçuş yönü batıdan doğuya doğru olduğu
için en az iki ülke arasındaki saat farkının 1,5e bölümü sonucu ortaya
çıkan süre, o sporcunun uyum için gerekir. Bu konu uluslar arası
yarışmalarda ülkemizi temsil eden takımların veya sporcuların yurtdışı
deplasmanlarında da geçebilir. Burada uçuş yönleri, süreleri ve saat
farklılıkları göz önüne alınıp, ona göre seyahatler ve günlük programlar
yapılmalıdır. Burada diyet açısından bazı önlemler alınmalıdır,
seyahatten bir gün önce sporculara karbonhidrat yönünden zengin besinler
verilmeli, uzun uçuşlar sırasında sporcuların dehidratasyonlarına (su
kaybetmelerine) engel olmak için meyvesuları, made suları içmeleri
sağlanmalıdır. Sporcuların bu tür seyahatlerde dehidratasyona neden
olabilecek ve onu artırabilecek çay, kahve ve alkol gibi içeceklerden
kaçınmaları sağlanmalıdır. Jet lag, gözardı edilmemesi gereken
performans düşürücü ve yaralanma riskini artırıcı bir faktördür.
3.Yükseklik Bilindiği
gibi deniz seviyesinden yukarılara çıkıldıkça, hava basıncı azalır ve
doğal olarak da havanın içindeki oksijen miktarı düşer. İnsan
organizmasının bu koşullara adaptasyonu, kalp vurum sayısı ve soluk alma
sayısını artırarak olmaktadır. Yaklaşık yirmibir günlük bir sürede bu
oksijen azlığına bağlı olarak ortaya çıkan hipoksi, vücuttaki birtakım
mekanizmaları uyararak kandaki hemoglobin miktarının artmasını sağlar.
Sonuçta kandaki hemoglobinin miktarının artmasına bağlı olarak, kalp
vurum sayısı ve soluk alma sayısı eski haline döner. Bu durum belirli
bir süre için sporcu normal seviyeye inince, özellikle dayanaklılık
gerektiren durumlarda avantaj sağlar.
Ülkemiz özelinde
birçok takım sezonu, yükseklik çalışması yaparak açmaktadır. Bir takım
tüm sezonu göz önüne alıp, yükseklik çalışması yapmaya çıkmış ise bunun
hiçbir yararı yoktur. çünkü, üç haftalık süre içinde yüksekliğe adapte
olan ve hemoglobin miktarını artıran organizma, deniz düzeyine inince;
eski durumuna dönüp, deniz seviyesine uyum sağlar. Doğal olarak da
hemoglobin miktarı eski düzeyine döner. Bir tek maç yapılacak ise, (o
maç deniz düzeyine inildiğinde kimi araştırmacılara göre ilk üç dört gün
içinde; kimilerine göre de ilk altı yedi gün içinde yapılmalıdır) o
zaman bir avantaj söz konusu olabilir. Bu arada bu tür bir dağ kampının
tüm sporcuları bir arada tutma, gün boyu o branşa yönelik teorik çalışma
yapma olanağı ve de yaz sıcağından belirli oranda kurtulma olanağı
sağladığı göz önüne alınmalıdır. İşte bu nedenlerden ötürü eğer bir
sporcunun veya takımın yarışacağı ortam deniz seviyesinden yüksekte ise
yukarıda sıralamaya çalıştığımız riskler onu bekler. Sonuç olarak
diyebiliriz ki, aerobik gücün etkin olduğu spor dalları için yükseklik
eğer gerekli adaptasyon sağlanmadıysa, performanıs düşürücü bir risk
taşımaktadır. Anaerobik etkinliğin yoğun olduğu dallarda ise hava
miktarı, dolayısıyla sürtünme az olacağı için bir avantaj gündeme gelir .
Ayrıca bu noktadaki aşırı yüklenme, adaptasyon sağlanmadığı için
yetersiz performans sergilenebileceği gibi onun yaralanma riskinin
artmasına neden olabilir.
4.Sıcak (Isı çarpması) Vücudun
aklimatize (iklime uyum) olmadığı aşırı sıcak ortamlar sporcular için
önemli bir riski de beraberinde getirir. Bu risk “ısı yaralanmaları”dır.
Hem egzersiz sırasındaki vücudun iç ısısının artışı, hem de vücudun
alışık olduğundan daha sıcak bir ortamda egzersiz yapma zorunluluğunun
olması, gerekli önlemler alınmaz ise vücut ısısının yükselmesine bağlı
bazı bozukluklara yol açar.
Vücudun ısı düzenleme
mekanizmasının iç (aşırı egzersiz) ve dış (aşırı sıcak) faktörlere
bağlı olarak gereksinime yanıt vermeyecek hale gelmesi sırasıyla şu
sorunları getirir:
1.Isı krampları: Özellikle egzersize en yoğun olarak katılan m.gastroknemiusda (baldır
kası) ağrılı spazmlar şeklinde ortaya çıkar. Bu temelde çalışan kasta
su ve Na (sodyum) kaybı sonucu ortaya çıkmış lokal bir elektrolit
eksikliğine veya sıvı volüm problemine bağlıdır.
2.Isı yorgunluğu: Sıcak ortamlarda ortaya çıkan aşırı yorgunluk hissi, dinlenme ve sıvı alımı ile giderilir.
3.Isı bitkinliği:
Yorgunluk, bitkinlik, vücut ısısı yükselmesi, dehidratasyon (su kaybı),
bulantı, kusma, ishal, baş ağrısı, baş dönmesi, iştah kaybı, bol terleme
ve kas krampları şeklinde ortaya çıkar. Genelde kan volümündeki
azalmaya bağlıdır. Hemen egzersiz kesilip, gölge bir yerde
dinlendirilmeli, ağızdan veya damardan su ile elektrolit takviyesi
yapılmalıdır.
4.Isı çarpması: İç
ısının çok yükselmesi sonucu ortaya çıkan, ısı ile ilgili sorunların en
ağırıdır. Davranış bozuklukları, emosyonel tutarsızlıklar, histerik
ağlamalar, ilgisizlik , sorulan sorulara yanıt vermeme, zaman ve yer
bakımından oryantasyon hissini kaybetme, istem dışı dışkılama, kuru
sıcak bir deri, terleme kesilmesi, yüksek rektal ısı, tansiyon düşmesi
bazen kan şekeri düşüklüğü, sonunda bilinç kaybı ve dolaşımsal kollaps
şeklinde ortaya çıkar.
Rektal ısının 41
derecenin üzerinde birkaç dakikadan fazla kalması karaciğer, böbrek ve
beyinde geri dönüşümü mümkün olmayan zedelenmelere yol açabilir. Ölüm
riski bile gerekli önlemler alınmaz ise söz konusudur. Eğer tanı
gecikirse ve iki saati geçer ise ölüm oranı 7/10dur. Sporcu derhal
soyulmalı ve soğutulmalıdır. En iyi soğutma vücuda su püskürterek veya
vantilatörle yapılandır.
Sporcularda büyük sağlık riski yaratabilen ısı ile ilgili yaralanmalar şöyle önlenebilir:
1. Sporcu iyi bir aklimatizasyon yani ısıya uyum periyodundan geçmelidir.
2. Antrenmanlar sırasında sık sık gölgede dinlenme verilmelidir. Efordan evvel, efor sırasında ev sonra uygun miktarlarda su ve tuz verilmelidir.
3. Her gün tartılmalı ve 24 saat içndeki aşırı bir kilo kaybı göz önüne alınmalıdır.
4. Isı ve rutubetin yüksek olduğu dönemlerde fiziksel aktivite sınırlandırılmalıdır.
5. Antrenman saatleri sıcaklığın daha az olduğu saatlerde tercih edilmelidir.
6. Sporcular olabildiğince açık renkli giysiler tercih etmelidir.
7. Sporcuların tercih ettiği giysiler derinin rahat hava almasını sağlayacak şekilde olmalıdır.
1. Sporcu iyi bir aklimatizasyon yani ısıya uyum periyodundan geçmelidir.
2. Antrenmanlar sırasında sık sık gölgede dinlenme verilmelidir. Efordan evvel, efor sırasında ev sonra uygun miktarlarda su ve tuz verilmelidir.
3. Her gün tartılmalı ve 24 saat içndeki aşırı bir kilo kaybı göz önüne alınmalıdır.
4. Isı ve rutubetin yüksek olduğu dönemlerde fiziksel aktivite sınırlandırılmalıdır.
5. Antrenman saatleri sıcaklığın daha az olduğu saatlerde tercih edilmelidir.
6. Sporcular olabildiğince açık renkli giysiler tercih etmelidir.
7. Sporcuların tercih ettiği giysiler derinin rahat hava almasını sağlayacak şekilde olmalıdır.
Isıya uyum: Sporcuların ısıya uyumu yani ısıya aklimatizasyonu 4-8 gün arasında bir periyodu kapsar.
Bu sorunlar sonuçta beraberinde düşen performans ve yukarıda sıralamaya çalıştığımız sağlık risklerini getirir.
5.SoğukSoğuk
ve rüzgarlı ortam, yapılan sportif aktivitelerde gerek sportif
yaralanmalara yol açıcı, gerekse performansı dtüşürücü bir riski
beraberinde getirir. Burada sporcuların soğuk algınlığı gibi sağlık
sorunlarının oluşabileceği aşikardır. Ayrıca, bu soğuk ortama, yeterince
ısınmama eklenince çeşitli sakatlıklara ortam hazırlanır.
Soğuk, zorlanma tipi
kas yaralanmasına yatkınlığı artırıcı bir ortam yaratır. Böyle bir
ortamda vücutun ısısının azalması, vücudun oksijen kullanımını da
düşürür. Performans azalır.
Bu tür ortamlarda
yapılan yarışma ve antrenmanlarda sıcaklığı tutucu kıyafetler tercih
edilmelidir. Bu kat kat tutuculuk vücuda pamuklu veya yünlü giysilerle
tercih etmelidir. Mümkün olabildiğince ıslak giyeceklerden
kaçınılmalıdır.
6.DehidratasyonVücudun
su kaybetmesine dehidratasyon adı verilir. Dehidratasyon akut ve kronik
olmak üzere ikiye ayrılır. Egzersiz sırasında terle, yapılan egzersizin
süresi, şiddeti ve ortam sıcaklığına bağlı olarak az veya çok su
kaybedilir. Bu su kaybı karşılanmazsa dehidratasyon oluşur. Buna akut
dehidratasyon adı verilir. Bu su kaybı durumu 24 saatten fazla sürerse,
kronik dehidratasyon oluşur.
Dihidratasyonun sporculardaki etkileri şunlardır:1.Kan volümünde azalma,
2.Rektal ısıda artış
3.Nabız sayısında yükselme
4.Erken bitkinlik
5.Efor süresinde kısalma
6.İş gücünde düşüş, (Örneğin vücut ağırlığının yüzde 2si kadar su kaybı, iş gücünü yüzde 20 düşürür. 18 derecelik sıcaklık ortamında yüzde 4-5 su kaybı ise iş gücünü yüzde 40 düşürmektedir.)
7.Sportif performans düşer.
8.Yüzde 10 oranındaki su kaybı dolaşımsal kollapsa yol açar
2.Rektal ısıda artış
3.Nabız sayısında yükselme
4.Erken bitkinlik
5.Efor süresinde kısalma
6.İş gücünde düşüş, (Örneğin vücut ağırlığının yüzde 2si kadar su kaybı, iş gücünü yüzde 20 düşürür. 18 derecelik sıcaklık ortamında yüzde 4-5 su kaybı ise iş gücünü yüzde 40 düşürmektedir.)
7.Sportif performans düşer.
8.Yüzde 10 oranındaki su kaybı dolaşımsal kollapsa yol açar
7.Hava kirliliğiGün
geçtikçe artan sanayileşme, kente göçün getirdiği kalitesiz yıkıt
kullanımı, arıtma tesislerinden yoksun çarpık sanayileşme, her gün
trafiğe binlerce aracın katılımı insanların yaşadıkları ortamda hava
kirliliğini yaratan bazı faktörlerdir.
Kirli hava
genel olarak sğlıklı kişileri etkilediği gibi spyorcularda da sinir kas,
kardiyovasküler (kalp-damar), solunum, renal sistemlerin işlevlerini
bozar. Solunum yolları epitelinin zedelenmesi, mukoza çıkarımının
artması, trakeadaki silier hareket (tüycüklerin hareketi) bozulur. Hava
yolununu kollapsa girmesine yol açar.
G.ALIŞKANLIKLAR İLE İLGİLİ FAKTÖRLER
Sporcu,
spor yaşamı boyunca belirli alışkanlıklar kazanır. Bu alışkanlıkların
büyük bölümü ona olumlu katkılarda bulunurken, bazı alışkanlıklar
sporcuyu olumsuz olarak etkilemektedir.
Bu bölümde, sporcuyu sağlık riski altına sokan ve performansını olumsuz etkileyen faktörleri sıralamaya çalışacağız.
1.Alkol Alkol
alındığı miktara bağlı olarak gerek uyarıcı, gerekse uyuşturucu etki
yapan bir maddedir. Bilindiği gibi alkol karaciğerde çözülüp yağa
dönüşür ve enerji oluşumunda da bir etkinliği yoktur. Alınma dozuna göre
merkezi sinir sistemi üzerinde uyuşturucu etkisi vardır. Sporcunun
konsantrasyonunu bozar.
1982 yılında Amerikan Spor Hekimliği Koleji alkol üzerine şunları söylemekteydi:
a.Alkolün kısa süreli etkisi reaksiyon zamanı, el-göz koordinasyonu, denge ve kompleks koordinasyon gibi özellikleri geciktirici ve bozucudur.
b.Enerji metabolizması, maksimal oksijen kullanımı, kalp atım hızı, kalp atım hacmi, kas kan akımı ve solunumsal dinamikleri olumsuz yönde etkiler.
c.Kuvvet, güç, dayanıklılık ve sürati azaltabilir.
d.Uzun süreli kullanımında karaciğer, kalp, beyin, kas hastalıkları ve ölüme yol açabilir.
İşte, bu nedenlerden ötürü alkol, sporcunun performansını olomsuz yönde etkileyen ve yetersiz performansa bağlı yaralanma riskini artıran bir faktör olarak değerlendirilmelidir.
1982 yılında Amerikan Spor Hekimliği Koleji alkol üzerine şunları söylemekteydi:
a.Alkolün kısa süreli etkisi reaksiyon zamanı, el-göz koordinasyonu, denge ve kompleks koordinasyon gibi özellikleri geciktirici ve bozucudur.
b.Enerji metabolizması, maksimal oksijen kullanımı, kalp atım hızı, kalp atım hacmi, kas kan akımı ve solunumsal dinamikleri olumsuz yönde etkiler.
c.Kuvvet, güç, dayanıklılık ve sürati azaltabilir.
d.Uzun süreli kullanımında karaciğer, kalp, beyin, kas hastalıkları ve ölüme yol açabilir.
İşte, bu nedenlerden ötürü alkol, sporcunun performansını olomsuz yönde etkileyen ve yetersiz performansa bağlı yaralanma riskini artıran bir faktör olarak değerlendirilmelidir.
2.Sigara Sigaranın
insan sağlığına verdiği zararlar ortadadır. Bunun dışında sportif
performansı da olumsuz yöndt etkiler. Özellikle aerobik gücün etkin
olduğu sportif aktivitelerde, sigaranın zararı ve performansa olumsuz
etkisi daha belirgindir. Sigara içindeki nikotin, akciğer alveollerinin
(hava keselerinin) tam olarak şişmesini sağlayan surfaktan isimli
maddenin salgılanmasını azaltır. Bu da alveollerin tam olarak şişmesini
ve de oksijen ile çevresindeki kapiller (kılcaldamarlar) içindeki kanın
birleşme oranını, yani oksijen taşıma kapasitesini düşürür. Ayrıca,
sigara dumanında yüzde 4 oranında bulunan kabonmonoksit de, hemoglobin
ile oksijenden daha kolay birleşebildiği için kanın oksijen taşıma
kapasitesini azaltır. Sigaranın damar sertliği ve böbrekler üzerine
yıkıcı etkileri de saptanmış gerçeklerdir. Bir başka kaynakta da
sigaranın maksimal oksijen kullanımını yüzde 4-5 düşürdüğü söylenmekte
ve yarışma öncesi son sigara içiminin en az 12 saat önce olması
gerektiği belirtilmektedir.
Sigaranın
insan sağlığına verdiği zakarlaradan doğal olarak sporcu da
etkilenmektedir. Ayrıca bu etkilenmelerin yanı sıra onun performansını
da sigara olumsuz yönde etkiler. Kuşkusuz antrenörler bu konuda
sporcularına gerekli uyarıyı yapmaktadır. Ancak özellikle kendilerinin de sporcu karşısında sigara içmekten kaçınarak örnek olmaları gerekir.
3.Beslenme Sporcunun
beslenme alışkanlığı onun peformansını etkileyen bir faktördür.
Bilindiği gibi sporcu, beslenme işini kampların dışında tek başına
yapar. Bu nedenle beslenme konusunda oluşturacağı alışkanlıkların,
sağlıklı temellere dayanması gerekir. Genel beslenme alışkanlığının
dışında, yarışmaveya antrenman öncesi yenilen son öğünün içeriği ve de
yarışma sırasında alınan içecekler de sporcunun performansını etkiler.
Bu noktada
sporcunun beslenme alışkanlığı, yanlış bilgi, yanlış alışkanlıklar,
kuvvet antrenmanlarını yapıldığı dönemdeki diyetin içeriği, son öğünün
yarışma veya antrenmandan önce alınma süresi, yarışma veya antrenmandan
helen önce yenilen ve içilen maddelerin içerikleri hep sporcunun
performansını etkiler. Bu konuda mutlaka bir uzmandan yardım
alınmalıdır.
4.Kilo kaybı Sikletlerin
önemli olduğu güreş, boks, judo gibi spor dallarında yaşanan risklerden
biri de süratli “kilo kaybı”dır. Sporcular genelde uzun süre gerektiren
bilimsel yöntemleri bir kenara bırakıp, büyükten, ağabeyden görme kilo
kaybı yöntemlerini alışkanlık haline getirirler. Bilindiği gibi fazla
kilonun iki kaynağı vardır. Bunlar vücut yağını kaybetmek uzun süre
gerektirirken, vücut sıvısını kaybetmek dehidratasyon ile daha kolaydır.
çoğu sporcu besin, sıvı sınırlaması, termal veya ezgersiz yoluyal
terleyerek kilo kaybetmeyi alışkanlık haline getirir. İşte tercih sonucu
yaşanan özellikle akut dehidratasyon (Süratlı kilo kaybı) beraberinde
şu sorunları getirir:
1.Kas kuvvetinde azalma,
2.İş performansında azalma,
3.Plazma ve kan volümünde azalma,
4.Submaksimal efor sırasında kalp işlevinde azalma, nabızda yükselme, düşük atım volümü ve düşük kalp dakika volümü,
5.Özellikle besin sınırlanmasında, oksijen kullanımında azalma,
6.Isı düzenleme mekanizmalarında azalma
7.Böbrek kan akımında ve filtrasyonunda azalma
8.Karaciğer glikojen deposunda azalma
9.Vücutta elektrolit kaybında artma
İşte bu nedenler sporcunun sergileyeceği performansı düşürür ve yaralanma riskini arttırır.
1.Kas kuvvetinde azalma,
2.İş performansında azalma,
3.Plazma ve kan volümünde azalma,
4.Submaksimal efor sırasında kalp işlevinde azalma, nabızda yükselme, düşük atım volümü ve düşük kalp dakika volümü,
5.Özellikle besin sınırlanmasında, oksijen kullanımında azalma,
6.Isı düzenleme mekanizmalarında azalma
7.Böbrek kan akımında ve filtrasyonunda azalma
8.Karaciğer glikojen deposunda azalma
9.Vücutta elektrolit kaybında artma
İşte bu nedenler sporcunun sergileyeceği performansı düşürür ve yaralanma riskini arttırır.
5.Ergojenik yardım Ergojenik
yardım performansı artırmak amacıyla yardımına başvurulan bazı besin
maddeleri ve yöntemlerdir. Gerçek ergojenik yardımcılar kuvveti,
dayanıklılığı, hızı ve beceriyi sürekli olarak artıran yöntemlerdir. Bunlar
sentetik madde olmadıkları için doping sayılmazlar. Spor dünyasındaki
sporcular bazı alışkanlıklarla, bazı maddeler kullanır. Bu maddeler
genelde bira mayası, polen, protein tozları vb maddelerdir.
Bu
maddeleri sporcular kulaktan dolma alışkanlıklarla kullanırlar. Bu
maddelerin bir uzman denetiminin dışında kullanılması, bazı sağlık
sorunlarına yol açacağı gibi performansı da olumsuz yönde etkileyebilir.
6.Doping Doping
başlı başına sporcuların karşısındaki en büyük tehlikedir. Spor
sahalarında yaratacağı etik kurallarındaki eşit koşullarda yarışma
ortamını bozmasınnın dışınnda, insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri
tartışmasızdır.
Dopingin
insan vücudu üzerine olumsuz etkileri, bir dönemler Alman bilim
adamlarının ortaya attığı otomatik savunma mekanizması teorisi ile
değerlendirilmiştir. Burada kullanılan doping maddeleri ile insanın
istemli olarak devreye sokmadığı rezervler devreye girmektedir. Otomatik
savunma mekanizması teorisine göre doping alımı sonucunda organizmanın
bilincinin ve isteminin dışında bir zorlanması oluşmuktadır. Bu
zorlanma, alınan maddenin ölçüsüne ve vücudun dayanma gücüne göre sonu
ölümle sonuçlanan dramatik tablolar yaratabilir.
Araştırmalarda
dopingi maddelerinin grubuna göre insan vücuduna verdiği çeşitli
zararlara kısaca değinirsek; örneğin amfetamin grubu maddelerin alınması
ile, organizmanın yorgunluk duygusunun ortadan kalkması sonucu belirgin
bir ekonomi kaybı olur. Dinlenme kapasitesi belirgin oranda düşer.
Taşikardi (çarpıntı), hipertansiyon (yüksek tansiyon), aşırı terleme,
kas tonusunda (geriminde) artış, sinirlilik, sindirim bozukluğu ve
cinsel fonksiyonlarda bozulmayı ortaya çıkarır. Kas yapıcı diye de
tanımlanan anabolizan grubu maddelerin alınması sonucunda da iskelet,
karaciğer, böbrek ve cinsel organlarda ileri derecede tahribata yol
açılmaktadır. (Bkz. Sporbilim/doping )
7.Cinsel yaşantıGenel
olarak muhafazakar toplum yapımız içinde sporcuların eğitilmediği ve
her zaman bir soru işareti şeklinde kafalarında kalan konulardan birisi
de cinsellik konusudur. Sporcuların bu konudaki bilgi birikimleri spor
dallarına göre büyük farklılıklar gösterir. Pratikte birçok sporcu bu
konuda deneyimli sporcu ağabeylerinin/ablalarının öğütleri çerçevesinde
bilgilenir.
Bu
konuda yapılan araştırmalar bir cinsel ilişki sırasında harcanan enerji
değerinin, birkaç basamak merdiveni hızlı çıkmaya eşdeğerde olduğu
yolundadır. Cinsel birleşme sırasında kalp vurum sayısı yaklaşık 100-120
arasında olmaktadır. Cinsel ilişkiden sonra yeterli toparlanma süresi
verilirse, fizyolojik açıdan bir zararı olmayacağı ortadadır. Ayrıca
araştırmalar yarışmadan 24 saat önce ve 24 saat sonra cinsel ilişkinin
herhangi bir fizyolojik soruna yol açmadığını gösterir. Pratikte spor
dallarına ve o dalın sosyal yaşamdaki değerlerine göre sporcular belirli
cinsel yaşantılarını belirli alışkanlıklarla sürdürü.
Burada
birkaç risk söz konusudur. Gerekli önlemlerin alınmadığı ilişkilerde
ortaya çıkabilecek bulaşıcı rahatsızlıklar sporcular için bir sağlık
riski taşır. Diğer bir risk, bazı sporcuların cinsel yaşantıya tub gibi
bakmaları sonuc uoluşan yarışma öncesi dönemde uzunca bir süre ilişkiye
girememenin getirdiği gerilimlerdir. Bazı sporcularda özellikle de bekar
sporcularda cinsel yaşantı sorumsuzca ve doyumsuzca sürdürülen bir hale
gelir.
İşte bu
iki uç nokta; sporcuların gerek çeşitli gerilimleri yaşaması, gerekse
aşırı yorgunluğun oluşmasına neden olup onların performansların olumsuz
yönde etkiler.
8.Dini alışkanlıklar Bazı
sporcular dini inançları gereği bazı alışkanlıklar geliştirir. Örneğin,
Ramazan ayında oruç tutan profesyonel sporcular vardır. Oruç gereği gün
boyu aç kalma doğal olarak sporcunun performansını etkiler. Sporcunun
antrenman ve yarışmada daha düşük bir performans sergilemesine neden
olur. Ayrıca, açlığa bağlı olarak düşen vücut direnci bazı yaralanmalraa
karşıda vücudu dirençsiz bırakır.
Bazı
yabancı sporcularda da, bazı kutsal günlerde yeterli performans ortaya
koyamama gibi bir risk söz konusudur. Birçok Amerikalı sporcu Pazar günü
yarışma ve antrenman yapmaktan hoşlanmaz. Benzer durum Cumartesi
günleri için de bazı Yahudi sporcularda söz konusudur.
9.Uyku düzeniBazı
sporcuların uyku düzenleri(erken yatma, geç yatma, uyuyamama) ile
ilgili alışkanlıklarındaki değişiklikler doğal olarak onların
performansını etkiler.
10.Rutindeki değişikler Sporcunun alışkın olduğu rutin düzendeki değişikler, onu yapısına gore olumsuz etkileyebilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder